Hüdayim GÜLER - Dostça
Köşe Yazarı
Hüdayim GÜLER - Dostça
 

TÜRK OLMAK YA DA OLMAMAK...!!!

Arap alimlerinde Kelamcı Cahiz (8. Yüzyılda yaşamıştır) “Türklerin Faziletleri” adlı eserinde, Abbasi Halifesi Harun Reşit zamanında Azerbaycan Valiliği yapan Yazid B. Mazyad, Türkler için şöyle demiştir; “Allah’a and olsun ki, Türk eli kolu bağlı olarak bir kuyuya atılsa, mutlaka bir çaresini bulur kurtulur.” Bu ifadelerden de Türklerin zeka, beceri ve kararlılığı anlaşılmaktadır. Yine Cahiz, aynı eserinde Türklerle ilgili kendi kanaatlerini şöyle ifade etmektedir; “Türk’ün içi dışı gibidir. Yaltaklanma, yaldızlı sözler, münafıklık, kovuculuk, yapmacıklık, yerme, riya, dostlarına karşı kibir, arkadaşlarına karşı fesatlık, bidat nedir bilmezler…” Ayrıca, milli kimlik duyarlılığı en yüksek milletlerin başında Türklerin geldiğini, Cahiz şöyle ifade etmektedir; “Başka milletlere mensup insanları görünce tanımanız çok mümkün olmaz. Fakat bu konuda Türklerde yanılmazsınız. Onların hangi milletten olduklarını anlamak için kıyafet ilmine (izlerden ve şekillerden neticeler çıkartma), ferasete, başkalarına sormaya ihtiyaç duymazsınız. Türklerin kadınları, erkekleri gibidir. Hayvanları kendileri gibi Türk hususiyeti taşır” Cahiz söz konusu kitabını yazdığında henüz Türkler Müslüman olmamıştı. Ancak, Cahiz Müslüman bir Arap’tı. Hayvanlarına bile kendine has bir üslup kazandıran, kültürün gücüne “Kitabu’l Hayevan” isimli kitap yazan Arap yazar da tanıklık eder; “Türklerin memleketlerinin develere, hayvanlara, davarlara, vahşi hayvanlara, ayrı bir şekil verdiğini görürsünüz.” Bir diğer Arap yazar K. Bigal’de aynı şeyleri söyler; “Biz Türk ülkelerindeki herşeyin Türki olduğunu gördük.” İbnul Esir Terhm’de diyor ki; “Bu millet öyle bir millettir ki, eğer güler yüzlü karşılanacak olursa, güzellik itibariyle meleklere benzer ve eğer üzerine hücum edilecek olursa, ifrit kesilir..” Abbasilerin Büyük Komutanı Humayd Abdülhamit, Türklerin savaşlarda korkusuz ve şedit olduklarını, geri kaçmayı asla düşünmediklerini, atlarını iyi kullandıklarını belirtmiş, ayrıca “Savaşta Türklerin dört gözü vardır” şeklinde övgülerde bulunmuştur. 10. Yüzyılda Türklerin İslam’ı kabul etmelerinden sonra, Arap coğrafyacıları Türkler için; “Bir Türk hem çoban, hem seyis, hem baytar, hem süvari, hülasa bir Türk başlı başına bir millettir” demişlerdir. Emevilerin Horasan Valisi olan Kuteybe Bin Müslim Türkler için, “Ruhi kuvvetleri, bedeni kuvvetlerinden daha fazladır. Onlar, ateşli ve anlayışlı kimselerdir. Bakışları keskindir. Kıt geçimi acizlik, rahatlığı ayak bağı, savaşı terk etmenin zillet getireceğini kabul ederlerdi” demiştir. 11. Yüzyılda “Türklerin Üstünlüğü” adıyla bir kitap yazan İbni Hassul (ölüm 1058), “Türkler, azla yetinebilirler ve büyük zorluklara katlanabilirler. O kadar ki, yorulmuş ve güçten düştükleri zannedildikleri bir durumda bile, tehlikelere atılmak ve yolu izi belli olmayan yollara gitmekte Türkler ilk tazelik ve sevinçlerini muhafaza ederler.” Yine aynı yazar, “Türkler, askere başbuğ olmak veya bir fırkanın başına geçmek, emir ve yasakta bulunmaktan başka bir işe razı olmazlar” demiştir. 12. Yüzyıl Arap tarihçisi Muineddin Haremi, “Türkler, Müslüman bir ülkeye ulaştıkları zaman orada saygı görürler ve orduya kumandan olurlardı” demiştir. 13. Yüzyılda yaşamış olan ünlü gezgin İbni Batuda ise “…Anadolu’da yaşayan Türklerin, dünyanın en temiz milleti olduğunu, iyi karakterli, kuvvet ve şiddet sahibi insanlar olduğunu” ifade etmektedir. Diğer yandan Ortaçağ İran şiirinde Türk ismi, “Beyaz, güzel, sevgili” anlamlarında, yine “güzelliğin simgesi” olarak kullanılmıştır....(*) Sözün Özü...; Neymiş....Türklük öyle efden püfden bişey değilmiş..Her yer ve alvalde kendinden bahsettiren, özellliği olan kendini her ortamda kabul ettiren, İyilikden..güzellikden,hakdan adaletden, iyi ve güzel olan tüm duygu ve düşünceleri barındıran bir ırk ve bir millet demekmiş...                                                                                                                                                    Ben Türküm diyenler,Türk olmanın gurur ve şuurunu yaşasınlar...                                                                          Olmayanlarda dost olsunlar...                                                                                                                                                  Onu'da beceremiyorlarsa.... !!                                                                                                                                                       Ne olacaklarını düşünmek bile istemiyorum....!!!                                                                                                                          NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE... KAYNAK..: *Türk Olmak Ya Da Olmamak / Nevzat KÖSOĞLU - Ötüken Yayınları
Ekleme Tarihi: 18 Kasım 2019 - Pazartesi
Hüdayim GÜLER - Dostça

TÜRK OLMAK YA DA OLMAMAK...!!!

Arap alimlerinde Kelamcı Cahiz (8. Yüzyılda yaşamıştır) “Türklerin Faziletleri” adlı eserinde, Abbasi Halifesi Harun Reşit zamanında Azerbaycan Valiliği yapan Yazid B. Mazyad, Türkler için şöyle demiştir; “Allah’a and olsun ki, Türk eli kolu bağlı olarak bir kuyuya atılsa, mutlaka bir çaresini bulur kurtulur.”

Bu ifadelerden de Türklerin zeka, beceri ve kararlılığı anlaşılmaktadır.

Yine Cahiz, aynı eserinde Türklerle ilgili kendi kanaatlerini şöyle ifade etmektedir; “Türk’ün içi dışı gibidir. Yaltaklanma, yaldızlı sözler, münafıklık, kovuculuk, yapmacıklık, yerme, riya, dostlarına karşı kibir, arkadaşlarına karşı fesatlık, bidat nedir bilmezler…”

Ayrıca, milli kimlik duyarlılığı en yüksek milletlerin başında Türklerin geldiğini, Cahiz şöyle ifade etmektedir; “Başka milletlere mensup insanları görünce tanımanız çok mümkün olmaz. Fakat bu konuda Türklerde yanılmazsınız. Onların hangi milletten olduklarını anlamak için kıyafet ilmine (izlerden ve şekillerden neticeler çıkartma), ferasete, başkalarına sormaya ihtiyaç duymazsınız. Türklerin kadınları, erkekleri gibidir. Hayvanları kendileri gibi Türk hususiyeti taşır”

Cahiz söz konusu kitabını yazdığında henüz Türkler Müslüman olmamıştı. Ancak, Cahiz Müslüman bir Arap’tı.

Hayvanlarına bile kendine has bir üslup kazandıran, kültürün gücüne “Kitabu’l Hayevan” isimli kitap yazan Arap yazar da tanıklık eder; “Türklerin memleketlerinin develere, hayvanlara, davarlara, vahşi hayvanlara, ayrı bir şekil verdiğini görürsünüz.”

Bir diğer Arap yazar K. Bigal’de aynı şeyleri söyler; “Biz Türk ülkelerindeki herşeyin Türki olduğunu gördük.”

İbnul Esir Terhm’de diyor ki; “Bu millet öyle bir millettir ki, eğer güler yüzlü karşılanacak olursa, güzellik itibariyle meleklere benzer ve eğer üzerine hücum edilecek olursa, ifrit kesilir..”

Abbasilerin Büyük Komutanı Humayd Abdülhamit, Türklerin savaşlarda korkusuz ve şedit olduklarını, geri kaçmayı asla düşünmediklerini, atlarını iyi kullandıklarını belirtmiş, ayrıca “Savaşta Türklerin dört gözü vardır” şeklinde övgülerde bulunmuştur.

10. Yüzyılda Türklerin İslam’ı kabul etmelerinden sonra, Arap coğrafyacıları Türkler için; “Bir Türk hem çoban, hem seyis, hem baytar, hem süvari, hülasa bir Türk başlı başına bir millettir” demişlerdir.

Emevilerin Horasan Valisi olan Kuteybe Bin Müslim Türkler için, “Ruhi kuvvetleri, bedeni kuvvetlerinden daha fazladır. Onlar, ateşli ve anlayışlı kimselerdir. Bakışları keskindir. Kıt geçimi acizlik, rahatlığı ayak bağı, savaşı terk etmenin zillet getireceğini kabul ederlerdi” demiştir.

11. Yüzyılda “Türklerin Üstünlüğü” adıyla bir kitap yazan İbni Hassul (ölüm 1058), “Türkler, azla yetinebilirler ve büyük zorluklara katlanabilirler. O kadar ki, yorulmuş ve güçten düştükleri zannedildikleri bir durumda bile, tehlikelere atılmak ve yolu izi belli olmayan yollara gitmekte Türkler ilk tazelik ve sevinçlerini muhafaza ederler.”

Yine aynı yazar, “Türkler, askere başbuğ olmak veya bir fırkanın başına geçmek, emir ve yasakta bulunmaktan başka bir işe razı olmazlar” demiştir.

12. Yüzyıl Arap tarihçisi Muineddin Haremi, “Türkler, Müslüman bir ülkeye ulaştıkları zaman orada saygı görürler ve orduya kumandan olurlardı” demiştir.

13. Yüzyılda yaşamış olan ünlü gezgin İbni Batuda ise “…Anadolu’da yaşayan Türklerin, dünyanın en temiz milleti olduğunu, iyi karakterli, kuvvet ve şiddet sahibi insanlar olduğunu” ifade etmektedir.

Diğer yandan Ortaçağ İran şiirinde Türk ismi, “Beyaz, güzel, sevgili” anlamlarında, yine “güzelliğin simgesi” olarak kullanılmıştır....(*)

Sözün Özü...;

Neymiş....Türklük öyle efden püfden bişey değilmiş..Her yer ve alvalde kendinden bahsettiren, özellliği olan kendini her ortamda kabul ettiren, İyilikden..güzellikden,hakdan adaletden, iyi ve güzel olan tüm duygu ve düşünceleri barındıran bir ırk ve bir millet demekmiş...                                                                                                                                                   

Ben Türküm diyenler,Türk olmanın gurur ve şuurunu yaşasınlar...                                                                          Olmayanlarda dost olsunlar...                                                                                                                                                  Onu'da beceremiyorlarsa.... !!                                                                                                                                                       Ne olacaklarını düşünmek bile istemiyorum....!!!                                                                                                                          NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE...

KAYNAK..:

*Türk Olmak Ya Da Olmamak / Nevzat KÖSOĞLU - Ötüken Yayınları

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve dorukmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.