Çalışma hayatının en önemli sorunu eleman temin, tecrübeli yetişmiş elemana ulaşmanın zor olması. Bir tarafta işsizler ordusu, diğer tarafta eleman ihtiyacını karşılayamayan ve sürekli eleman arayan işverenler. İstediği ve hayalindeki işi bulamayanlar ile, ihtiyacı olan işini yapabilecek çalışanı bulamayanlar gerek ekonomik hayatımızın gerekse sosyal hayatın en başta gelen sorunu olmuş durumunda.
Diğer taraftan iş hayatının tarafları sürekli mutsuz, sürekli memnuniyetsiz. Bu memnuniyetsizliğin nedenlerini saymaya kalksak birkaç makale yazılır. Aynı zamanda eksik kaldığı konusunda haklı eleştiriler olur.
Hal böyle olunca çalıştıranların bazı bakış açılarını değiştirmesi gerekliliği daha da önem kazanmakta. Özellikle işveren tarafından bir çalışan ayrıldığında “Bir kişi eksildi. Elimizi sallasak ellisi, Veririz bir ilan gelir yenisi, yanlışı çok yaşanmakta. Aslında kaybedilen düşünüldüğü gibi değil, sessiz servet.
Peki ya gerçekten "gerçek zarar" nedir?
Harvard Business Review'ın bir makalesinde şöyle bir durum açıklanır. Yetenekli bir çalışanın kaybı, yıllık maaşının 1.5 katı katı kadar maliyet oluşturuyor. Belki çok daha fazla…
Şöyle ki ;
Çünkü o yetenekli personel sadece iş yapmıyordu. Süreçleri biliyordu. İşlerin nasıl yürüdüğünü çözmüştü. İnsanları tanıyordu. Seviliyordu, sayılıyordu. Kiminle nasıl konuşulacağını,
Hangi müşteri neye bozulur, Hangi üründe nerede neden hata olur, Hepsini ezbere biliyordu.
Üstelik tüm bunları sabah kahvesini içerken veya telefon ile hallediyordu. Yılların verdiği güven ortamı da oluşmuştu. Bir üst yönetimin yükünü önemli ölçüde hafifletiyordu.
Yeni gelen kişi mi? Elbette yeniler gelecek. İş dünyasının değişmez gerçeği bu…
Evet, daha genç, enerjik, hatta CV’si daha cafcaflı. Ama Üç ay oryantasyon, Altı ay deneme süresi
ısınma , adaptasyon en az bir buçuk yıl. Ve çoğunlukla, daha yüksek maaş ve daha iyi yan hak.
Yani eski çalışan “tecrübeyle alınmış bilgiliydi. Kurumsal hafızaydı. Görünmezleri, söylenmezleri bilendi. Yeni gelen ise CV’de yazan temenni.
Dahası var… Gallup verilerine göre, iş değiştiren çalışanların %60’ı yeni iş yerinden de memnun olmuyor. Aynı dönemleri tekrar yaşama riski Yani sirkülasyon sadece sizin değil, sektörün başının belası.
Peki ne yapmak gerek?
Yöneticiyseniz, yılda bir değil, haftada bir “Nasılsın?” demek. “İşi değil, insanı elde tutmak” gerektiğini fark etmek. Ve en önemlisi, bir yeteneği kaybetmemek için “gittikten sonra” değil, gitmeden önce adım atmak. Yani "Gitme kal maaşını artırırız" değil. Zira yetenekli ve faydalı bir çalışanı elde tutmak, yenisini aramaktan genellikle çok daha ucuz, daha kolay, daha faydalı, daha hızlı, daha insani, daha kurumsal olanı. Hepinize iyi haftalar….