Kütahya Sosyal Bilimler Lisesi
Köşe Yazarı
Kütahya Sosyal Bilimler Lisesi
 

Ahmet İREN - SESSİZ ZİLLERİN YANKISI Kütahya SOSYAL Bilimler Lisesi

Zilin çalmadığı bir okul düşünebilir misiniz? İlk kez bu fikri bir toplantıda dile getirdiğimizde, yüzlerde hem şaşkınlık hem de merak gördüm. “Zilsiz okul mu olurmuş?” diyenler de oldu, “Öğrenciler derse nasıl girer çıkardı?” diye soranlar da... Oysa bizim için bu karar sadece bir sessizlik kararı değil, aynı zamanda büyük bir güven ifadesiydi. Öğrencilerimize, zamanlarını yönetebileceklerini, disiplinin sadece dıştan gelen uyarılarla sağlanmadığını, içten gelen bir farkındalıkla oluşabileceğini göstermek istedik. Kütahya Sosyal Bilimler Lisesi’nde her sabah, klasik anlamda bir zil sesiyle değil; öğrencilerin kendi adımlarıyla başlar gün. Koridorlarda yankılanan ayak sesleri, okul saatini bildiren birer ritüel gibidir. Zilin sessizliği aslında bizim sesimiz oldu. Disiplinin, saygının ve özgürlüğün iç içe geçtiği bir sessizlik... Okulda temel felsefemizi “Her hedef bir hayal ile başlar”,” Özünü geçmişten alan yüzünü geleceğe dönen okul”, “Evet kelimesini kullanacak kadar öz güvenli, hayır kelimesini kullanacak kadar iradeli”,” Söz edilen değil; söz sahibi olun, karar verilen değil karar veren konumda olun”,” Makamda değerlenmeyin; makamı değerlendirin”, “ İlerde makam sahibi olduğunuzda koltuk değil, ayakkabı eskitin” gibi sözlerimizi harman edip öğrencilerin kalbine nakşederek oluşturmaya çalıştık.   Öğrencilerimizi sadece sınıfa, sıraya, tahtaya sıkıştırmak istemedik. Farklı bir iç mimariyle tasarladığımız bu yapıda, koridorlar sohbetlere, fikir alışverişlerine, küçük etkinliklere ev sahipliği yapıyor. İçinde barındırdığı edebiyat koridorları, çoban çeşmesi, sadaka taşı, etkinlik odası, Atatürk sokağı, şelalesi, uzay tavanı, Moğolistan’dan (Orhun abideleri) başlayıp Dumlupınar’dan çıkan tarih yolculuğu koridoru, bahçesi, mescidi, proje duvarları be benzeri her köşe özgün tasarımlarıyla bir öğrenme alanı olarak düşünüldü ve aktif olarak öğrencilerin kullanımına sunuldu.  Bizim eğitim anlayışımızda sınır yok. Dört duvar arasında kalan bir eğitim, gerçek hayata hazırlamaz. Bu yüzden sosyal ve kültürel etkinlikleri hep ön planda tuttuk. Öğrencilerimizle birlikte tiyatro yaptık, münazaralara katıldık, bilimsel projeler ürettik, sergiler açtık, yurt içi ve yurt dışı birçok şehri gezdik, tarihi yerleri keşfettik.   Akılla gönlü harman etmeye çalıştık. Çünkü biliyoruz ki; genç bir bireyin gelişimi, sadece akademik başarıyla ölçülemez. Sosyallik olmadan akademik başarı çorak bir araziye dönüşür. Okulumuzun güçlü yönlerinden biri olan yabancı dil eğitimi ise başka bir başlık. Öğrencilerimizin dünya ile konuşabilmelerini, sınırların ötesine geçebilmelerini istiyoruz. Yabancı dili bir ders olarak değil, bir kapı olarak görüyoruz: dış dünyaya, başka kültürlere, farklı fikirlere açılan bir kapı...  Elbette bu çabaların meyvesini de görüyoruz. Üniversite yerleştirme oranımız %90’ın üzerinde. Ama rakamdan daha kıymetlisi şu: Öğrencilerimiz ne istediklerini biliyor. Sadece bir üniversiteye değil, kendi hayallerine yöneliyorlar. Rehberlik çalışmalarımızda onları kalıplara değil, kendilerine ulaştırmaya çalışıyoruz. Kütahya Sosyal Bilimler Lisesi’nde yetişen gençlerimiz, sadece ders çalışan değil; aynı zamanda düşünen, eleştiren, üreten bireyler olarak TUBİTAK ve Avrupa birliği projelerinde ilimizde lokomotif görevi yapıyorlar, eTwinning işbirliklerine katılıyorlar, sosyal sorumluluk projelerinde gönüllü oluyorlar. Onları bu etkinliklerde görmek, gözlerindeki o heyecanı fark etmek, bir eğitimcinin alabileceği en büyük ödülüdür. Okulumuzun aktif sosyal medya hesapları ve güncel web sitesiyle bu süreci toplumla da paylaşıyoruz. Velilerimiz, mezunlarımız ve tüm kamuoyu; bu okulun sadece bir bina değil, yaşayan bir organizma, bir kültür merkezi olduğunu bu kanallardan görebiliyor. Açık olmak, şeffaf olmak bizim için sadece bir ilke değil; aynı zamanda bir davettir: Gelin, kapımız her zaman açık. Ben bu okulun müdürüyüm, evet. Ama aslında çoğu zaman bir öğrenci gibi hissediyorum. Çünkü burada her gün yeni bir şey öğreniyorum. Sessizlikten gelen yankıları, öğrencilerimizin gözlerinde ki mutluluk yüreklerinde ki heyecandan görüyor ve hissediyorum. Kütahya Sosyal Bilimler Lisesi, ders saatlerinde sessiz; ama hayalleriyle, üretimiyle, enerjisiyle son derece gürültülü bir okul ve biz bu gürültüyü çok seviyoruz. Öğrencilerimizden, velilerimizden okulumuzu ziyaret eden resmi, gayrı resmi ziyaretçilerimizden gelen geri dönütlere ve sonuç raporlarımıza dayanarak İddia ediyoruz ki, ülkemize ve hatta dünyaya örnek gösterilebilecek şükürler olsun bir okulumuz, Kütahya SBL ailemiz var. Bu okulun müdürü olarak görev yaparken en çok gurur duyduğum şeylerden biri, koridorların yalnızca geçiş alanı olmaktan çıkıp öğrenmenin bir parçası haline gelmesi,  öğrencilerimizin yüzündeki gülümseme ve okulumuzu sahiplenip kim gelirse gelsin okulumuzu ziyarete gelenleri hoş geldiniz diyerek karşılamalarıdır. Çünkü biz bir okul değil aileyiz. Buranın her ferdi de bu ailenin bir parçası.  Son olarak Öğrencilerim personelim ve öğretmenlerimle beraber diyoruz ki aşk ispata muhtaçtır. Biz okulumuzu, Kütahya’mızı ve ülkemizi seviyoruz ve aşığız ve bu sevgimizi gücümüz yettiğince ispat etmeye çalışıyoruz. Peki, sonuçta amacınız ne? Tek cümle, “Rabbimizin rızası, öğrencilerimizin duasına talip olmak.” Ahmet İREN  Okul Müdürü
Ekleme Tarihi: 05 June 2025 - Thursday
Kütahya Sosyal Bilimler Lisesi

Ahmet İREN - SESSİZ ZİLLERİN YANKISI Kütahya SOSYAL Bilimler Lisesi

Zilin çalmadığı bir okul düşünebilir misiniz?

İlk kez bu fikri bir toplantıda dile getirdiğimizde, yüzlerde hem şaşkınlık hem de merak gördüm. “Zilsiz okul mu olurmuş?” diyenler de oldu, “Öğrenciler derse nasıl girer çıkardı?” diye soranlar da... Oysa bizim için bu karar sadece bir sessizlik kararı değil, aynı zamanda büyük bir güven ifadesiydi. Öğrencilerimize, zamanlarını yönetebileceklerini, disiplinin sadece dıştan gelen uyarılarla sağlanmadığını, içten gelen bir farkındalıkla oluşabileceğini göstermek istedik. Kütahya Sosyal Bilimler Lisesi’nde her sabah, klasik anlamda bir zil sesiyle değil; öğrencilerin kendi adımlarıyla başlar gün. Koridorlarda yankılanan ayak sesleri, okul saatini bildiren birer ritüel gibidir. Zilin sessizliği aslında bizim sesimiz oldu. Disiplinin, saygının ve özgürlüğün iç içe geçtiği bir sessizlik...

Okulda temel felsefemizi “Her hedef bir hayal ile başlar”,” Özünü geçmişten alan yüzünü geleceğe dönen okul”, “Evet kelimesini kullanacak kadar öz güvenli, hayır kelimesini kullanacak kadar iradeli”,” Söz edilen değil; söz sahibi olun, karar verilen değil karar veren konumda olun”,” Makamda değerlenmeyin; makamı değerlendirin”, “ İlerde makam sahibi olduğunuzda koltuk değil, ayakkabı eskitin” gibi sözlerimizi harman edip öğrencilerin kalbine nakşederek oluşturmaya çalıştık.  

Öğrencilerimizi sadece sınıfa, sıraya, tahtaya sıkıştırmak istemedik. Farklı bir iç mimariyle tasarladığımız bu yapıda, koridorlar sohbetlere, fikir alışverişlerine, küçük etkinliklere ev sahipliği yapıyor. İçinde barındırdığı edebiyat koridorları, çoban çeşmesi, sadaka taşı, etkinlik odası, Atatürk sokağı, şelalesi, uzay tavanı, Moğolistan’dan (Orhun abideleri) başlayıp Dumlupınar’dan çıkan tarih yolculuğu koridoru, bahçesi, mescidi, proje duvarları be benzeri her köşe özgün tasarımlarıyla bir öğrenme alanı olarak düşünüldü ve aktif olarak öğrencilerin kullanımına sunuldu.  Bizim eğitim anlayışımızda sınır yok. Dört duvar arasında kalan bir eğitim, gerçek hayata hazırlamaz. Bu yüzden sosyal ve kültürel etkinlikleri hep ön planda tuttuk. Öğrencilerimizle birlikte tiyatro yaptık, münazaralara katıldık, bilimsel projeler ürettik, sergiler açtık, yurt içi ve yurt dışı birçok şehri gezdik, tarihi yerleri keşfettik.   Akılla gönlü harman etmeye çalıştık. Çünkü biliyoruz ki; genç bir bireyin gelişimi, sadece akademik başarıyla ölçülemez. Sosyallik olmadan akademik başarı çorak bir araziye dönüşür.

Okulumuzun güçlü yönlerinden biri olan yabancı dil eğitimi ise başka bir başlık. Öğrencilerimizin dünya ile konuşabilmelerini, sınırların ötesine geçebilmelerini istiyoruz. Yabancı dili bir ders olarak değil, bir kapı olarak görüyoruz: dış dünyaya, başka kültürlere, farklı fikirlere açılan bir kapı...  Elbette bu çabaların meyvesini de görüyoruz. Üniversite yerleştirme oranımız %90’ın üzerinde. Ama rakamdan daha kıymetlisi şu: Öğrencilerimiz ne istediklerini biliyor. Sadece bir üniversiteye değil, kendi hayallerine yöneliyorlar. Rehberlik çalışmalarımızda onları kalıplara değil, kendilerine ulaştırmaya çalışıyoruz.

Kütahya Sosyal Bilimler Lisesi’nde yetişen gençlerimiz, sadece ders çalışan değil; aynı zamanda düşünen, eleştiren, üreten bireyler olarak TUBİTAK ve Avrupa birliği projelerinde ilimizde lokomotif görevi yapıyorlar, eTwinning işbirliklerine katılıyorlar, sosyal sorumluluk projelerinde gönüllü oluyorlar. Onları bu etkinliklerde görmek, gözlerindeki o heyecanı fark etmek, bir eğitimcinin alabileceği en büyük ödülüdür.

Okulumuzun aktif sosyal medya hesapları ve güncel web sitesiyle bu süreci toplumla da paylaşıyoruz. Velilerimiz, mezunlarımız ve tüm kamuoyu; bu okulun sadece bir bina değil, yaşayan bir organizma, bir kültür merkezi olduğunu bu kanallardan görebiliyor. Açık olmak, şeffaf olmak bizim için sadece bir ilke değil; aynı zamanda bir davettir: Gelin, kapımız her zaman açık.

Ben bu okulun müdürüyüm, evet. Ama aslında çoğu zaman bir öğrenci gibi hissediyorum. Çünkü burada her gün yeni bir şey öğreniyorum. Sessizlikten gelen yankıları, öğrencilerimizin gözlerinde ki mutluluk yüreklerinde ki heyecandan görüyor ve hissediyorum.

Kütahya Sosyal Bilimler Lisesi, ders saatlerinde sessiz; ama hayalleriyle, üretimiyle, enerjisiyle son derece gürültülü bir okul ve biz bu gürültüyü çok seviyoruz.

Öğrencilerimizden, velilerimizden okulumuzu ziyaret eden resmi, gayrı resmi ziyaretçilerimizden gelen geri dönütlere ve sonuç raporlarımıza dayanarak İddia ediyoruz ki, ülkemize ve hatta dünyaya örnek gösterilebilecek şükürler olsun bir okulumuz, Kütahya SBL ailemiz var.

Bu okulun müdürü olarak görev yaparken en çok gurur duyduğum şeylerden biri, koridorların yalnızca geçiş alanı olmaktan çıkıp öğrenmenin bir parçası haline gelmesi,  öğrencilerimizin yüzündeki gülümseme ve okulumuzu sahiplenip kim gelirse gelsin okulumuzu ziyarete gelenleri hoş geldiniz diyerek karşılamalarıdır. Çünkü biz bir okul değil aileyiz. Buranın her ferdi de bu ailenin bir parçası.

 Son olarak Öğrencilerim personelim ve öğretmenlerimle beraber diyoruz ki aşk ispata muhtaçtır. Biz okulumuzu, Kütahya’mızı ve ülkemizi seviyoruz ve aşığız ve bu sevgimizi gücümüz yettiğince ispat etmeye çalışıyoruz.

Peki, sonuçta amacınız ne? Tek cümle, “Rabbimizin rızası, öğrencilerimizin duasına talip olmak.”

Ahmet İREN

 Okul Müdürü

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve dorukmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
aohbet islami sohbetler omegle tv türk sohbet cinsel sohbet dini chat etanj armatür juul iqos iluma