Baro Başkanı Ahmet ATAM, Avukatlığın Sorunlarını Anlattı

(İHA) - İhlas Haber Ajansı | 27.05.2016 - 16:53, Güncelleme: 13.11.2023 - 06:33 4557+ kez okundu.
 

Baro Başkanı Ahmet ATAM, Avukatlığın Sorunlarını Anlattı

Kütahya Barosu Başkanı Av. Ahmet ATAM, Avukatlık mesleğinin sorunları hakkında bilgiler verdi.  Baro Başkanı Av. Ahmet ATAM: "Avukatlık mesleği üzerinde birçok vasfı taşıyan çok yönlü bir meslektir. Bizler hem kamu hizmeti görürüz ve hem de serbest meslek erbabıyızdır. Bir avukat için ise önemli olan, mesleğin kamu hizmeti niteliğini  ön planda tutmaktır. Çünkü bizler bu işi bir infak ve iaşe kapısı olarak görmemeli ve hukukçu kimliğimizi ön planda tutarak mesleğin kamu hizmeti yönünü ön planda görmeliyiz. Fakat bunun içinde öncelikle ekonomik anlamda güçlü olunması gerekiyor olmakla birlikte, avukatlıkta başarıyı sadece “para kazanmak” olarak da algılamamak gerekir. Zira avukatlık mesleği, salt para kazanma arzusu ile yapılacak bir meslek değildir. Amaç bu ise, çok daha değişik ve rahat sahalar bulunabilir. Her söylemimizde hukukun üstünlüğü, demokratik hukuk devleti desek de, avukatlar da hayatlarını idame ettirmek, gerek kendileri gerekse bakmakla yükümlü olduğu aile fertlerinin ihtiyaçlarını karşılamak zorundadırlar. Bu amaçla da her yıl güncellenen Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi yayımlanır ve avukatlar bu asgari tarifedeki bedellerin altında ücretle iş yapamazlar, yapmamaları gerekir. Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır felsefesiyle de kazançları üzerinden vergi ödemek durumunda olan avukatların ekonomik sorunları hem kazanırken hem de kazancının vergisini öderken baş gösterir. Avukatlar, Gelir  Vergisi Kanunu kapsamında, serbest meslek kazançlarının vergilendirilmesine ilişkin kurallara tabi olmakla, bu faaliyet türü de sermayeden ziyade emek yoğun tarzda olmakla, diğer serbest meslek gruplarındaki gibi emtia giriş ve çıkışı fazlasıyla olmaz. Serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve faaliyetler katma değer vergisine tabidir. Bu kapsamda KDV oranının %18 olması da ekonomik yönden sıkıntı yaşatmaktadır. Öte yandan, Gelir Vergisi Kanunu incelendiğinde ticari kazançlara sağlanan indirim imkânları serbest meslek mensuplarına sağlanmamaktadır. Örneğin Gelir Vergisi Kanunu’nun 38/3.maddesinden serbest meslek mensuplarının yararlanamaması eşitsizliğe yol açmaktadır. Fazla gider ve neticesinde mahsup kalemi olmayan avukatların ifa ettikleri işin, özellikle savunmanın ve hak aramanın Anayasal bir hak olduğu gözetilirse, yine zorunlu ihtiyaç maddelerindeki KDV oranının %1 e kadar düştüğü düşünüldüğünde, kısaca CMK görevi diye isimlendirilen zorunlu müdafiliklere dahi %18 oranında bir KDV nin uygulanması apaçık bir adaletsizliktir.Aslında bunun zorunlu müdafilik ile sınırlı dahi tutulmaması gerekir. Çünkü savunulma, hak arama, belirttiğim gibi vatandaşın Anayasal ve zaruri bir hakkıdır. Savunma hakkı lüks değildir, zorunlu ihtiyaç olarak görülmelidir. Tabi avukatların sorunları sadece vergilendirmedeki adaletsizlik olmayıp; meslektaş dayanışmasının eksikliği, fakülte sonrası eğitim yetersizliği ve meslek bilincinin yetersizliği, haksız rekabet ve fiyat kırma,  avukata güvensizliğin olması, giderlerin yüksek olması, avukatla temsil zorunluluğunun olmaması, meslek içi eğitim eksikliği dolayısıyla avukatların donanımsızlığı gibi sıralayabiliriz. MESLEĞİNİN YARGIDAKİ KONUMU Yukarıda da değindiğim gibi, avukatlık bir kamu hizmetidir. Avukat, yargıda olmazsa olmaz savunma unsurunun temsilcisidir. Avukatlık mesleğinin hak arama özgürlüğünün bir parçası ve savunma hakkının olmazsa olmazı niteliği karşısında, salt ‘kamu hizmeti’ yürütüyor" olmasının yanında, yargı görevi de yapan bir meslektir. 5237 sayılı Tür Ceza Kanunu avukatı bir taraftan ‘kamu görevlisi’ olarak düzenlemiş iken, diğer yandan da 6. maddesinde avukatın hâkim-savcı gibi ‘yargı görevi yapan’ kimse olduğunu belirtmiştir.  Avukatın konumu, yasalarla tam olarak belirtilmesine rağmen uygulamada avukatın yargıda ötekileştirildiği görülmektedir. Şöyle ki bir avukat yargılanırken başka; avukata karşı, görevinden dolayı bir suç işlendiğinde ise farklı bir uygulama sergilenmektedir. Yasalarda, avukata karşı görevinden dolayı bir suç işlendiğinde, sözde hâkim savcılarla aynı kabul edilmesine rağmen, uygulamada bu durum avukatların aleyhine çalışmaktadır.  5237 sayılı TCK’nın avukatları “kamu görevlisi” ve “yargı görevi yapan” kişi olarak kabulü, 1136 Sayılı Yasanın 62. maddesindeki düzenlemeler ile TCK’daki kimi özel hükümler dolayısıyla, bir kısım suçlarda ‘kamusal hizmet’ yürüttükleri nedeniyle ‘memur gibi’ cezalandırılmaktadırlar. Yine aynı düzenlemeler uyarınca da ‘memur gibi’ sayılarak, avukatlara karşı işlenen suçlar ‘hâkimlere karşı işlenmiş’ kabul edilmek suretiyle uygulama yapılmıştır. Buna karşın, 5237 sayılı TCK ile avukatların görevleri dolayısıyla ‘kamu görevlisi’ olarak kabul edilmeleri sonucunda, artık özel kanunlardaki düzenlemelere ihtiyaç kalmaksızın, avukatların TCK gereği ‘kamu görevlisi kabul edilmesi gerekmiştir. Bu kabulün sonucu olarak, TCK’nda yer alan, ‘kamu görevlisi’ sıfatını fail veya mağdur yönünden düzenleyen tüm hükümler avukatlar için de uygulanır duruma gelmiş, bir taraftan avukatların yargı fonksiyonu içerisindeki ve toplum gözündeki yerini sözde güçlendirirken, Ceza Kanunu açısından, kamu görevini öngören ve bu nedenle daha ağır yaptırımlar taşıyan hükümleriyle karşı karşıya kalmıştır. Bunun yanı sıra, maalesef avukatlığı, yargılamaya yardımcı olan tamamlayan değil de, engelleyen bir öğe olarak da görenler vardır. Üzülerek belirtmek gerekir ki adeta suçun ve suçlunun ortağı, delilleri karartan, adaletin tecellisi değil de suçu kapatmaya çalışan bir çalışma içerisindeymişiz gibi görenler yok değildir. Bu şekilde algılanmasının sebeplerinin bir kısmını da meslektaşlarımızın kendinde araması gerektiğini düşünmekteyim. Zira birçok hukuk fakültesi ve buna bağlı olarak bilgi açısından yetersiz mezun sayısı, meslektaşlarımızın geçim sıkıntısı, dolayısıyla meslek kalitesinin düşmesi özellikle burada bahsedilen sorunun ana sebebi olmaktadır. Kimi meslektaşlarımız da profesyonelce davranmayıp, zaman zaman vekil olduğunu düşünmeksizin adeta iş sahibiyle kendisini özdeşleştirip avukatlık yapmak yerine kendilerini taraf yerine koymakta, savunma mesleğine zarar vermektedir. Evet, öğrenme, kendimizi geliştirme açısından amatör bir ruh taşımalıyız lakin elimizdeki dosyaya bakış açımız profesyonelce olmalı, davanın tarafı olmadığımızı unutmamalıyız. Bu da avukatlığın yargı içerisindeki algısını olumsuz etkilemektedir. Bu durum avukatlara olan güveni artırmak yerine avukatlık mesleğinin itibar kaybetmesine neden olmaktadır. HUKUK FAKÜLTELERİ - EĞİTİM VE AVUKATLIK SINAVI Hukuk fakültelerinin kurulması, alacağı öğrenci sayısı, taban puanı gibi konular, sıkı kurallara bağlanmalıdır. 100ʹün üzerinde Hukuk fakültesinin olması, her yıl 9.000 civarında avukatın aramıza katılıyor olması, şu anda 65.000 civarında hukuk fakültesi öğrencisinin olması ve sayıdaki müthiş artış, mesleki yeterliliği düşürmektedir. Sadece avukatlık mesleğinin için değil, hukuk fakültesi enflasyonunun hâkim savcılık mesleği açısından da yeterliliği düşürdüğü gözlemlenirse bu durum avukatların meslek sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Avukatlıkta da aynı mali müşavirlerdeki gibi, hiçbir şekilde, herhangi bir müdahalenin olamadığı bir staja başlama ve bitirme sınavının gerekliliği kaçınılmaz olmuştur. Avukatlık Sınavı, yukarıda anlatılan şartlar göz önüne alındığında meslek sorunlarının çözümlenmesi hamlelerinden önemli bir adım olacaktır. Mesleki yeterlilik ve itibar, yönetmeliği iyi hazırlanmış bir sınav yöntemiyle nispeten istenen bir düzeye getirilebilinir. SİLAHLARIN EŞİTSİZLİĞİ Yukarıda, avukatın da hâkim savcı ile birlikte yargı görevi yapan, yargının bir unsuru olduğundan bahsettim. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında iddia ve savunma makamları arasında silahların eşitliği esastır. Silahların eşitliği ilkesi maalesef sözde kalmaktadır. Avukatlar, müvekkilleri lehine delil niteliğindeki bilgi ve belgelere ulaşmada sıkıntı yaşamaktadırlar. Cumhuriyet Savcılığında bir dosya inceleme talebimiz dahi o makamı işgal eden ve eşit silahlara sahip kabul edilen kişinin o anki ruh haline ve adeta keyfine kalmakta, yerli yersiz gizlilik kararları alınarak inceleme hakkımız bile engellenmektedir. Üzülerek belirtmeliyim ki, bazıları kendini yeryüzü tanrısı gibi görmekte, kişisel kaprislerini avukat üzerinde giderme çabasına girmektedir. Sınavın olmaması, hukuk fakültesini bitirmiş herkesin avukat olabilmesi nedeniyle mesleğin bir bakıma kolay elde edilmesi ve çok üzülerek söylüyorum “hiçbir şey olamazsa avukat olur” zihniyeti ki; fiili durum budur, onuruyla bu mesleği yapmaya çalışan bilgili, yetkin bir şekilde savunma makamını dolduranları iddia ve karar makamlarıyla devamlı bir çekişme haline sokmaktadır. CMK VE ZORUNLU MÜDAFİLİK Toplumun her kesiminden insanın adalete erişimini sağlamak, hak ve özgürlüğü ihlal edilen kişilerin bir avukatın hukuki yardımına ulaşabilmesinin sağlanabilmesi için iyi niyetli bir düşünce ile ortaya konulan ve kısaca CMK diye adlandırılan zorunlu avukatlık uygulaması, gerekli alt yapının hazırlanmamasının yanı sıra mali kaynak sıkıntısına maruz bırakılarak amacından uzaklaştığı gözlemlenmektedir. Görevlendirilen avukatlara ücret ve masraf ödemek için yeterli mali kaynak yokluğu sistemi adeta avukat için bir angarya durumuna getirmiştir. Asgari ücret tarifesini çok altında fiyatlandırılan zorunlu müdafilik, ödemelerin bir de zamanında yapılmaması eklenince başlı başına bir problem olmaktadır. Fakat üzülerek söylemek gerekirse; Henüz mesleğe yeni başlamış birçok genç meslektaşımız ekonomik sıkıntıdan dolayı bu duruma dahi zaruretten rıza göstermektedirler. Tabi avukatların sorunlarını sadece yukarıdaki başlıklarla sınırlı tutamayız. Örneğin 1 Haziran tarihi itibariyle Arabuluculuk müessesesi geliyor. Bence avukatlık mesleğinin genetiğine tamamen aykırı ve mesleği biraz daha öldürecek bir vakıadır. Meslektaş dayanışmasının eksikliği, fakülte sonrası eğitim yetersizliği ve meslek bilincinin yetersizliği, haksız rekabet ve buna bağlı fiyat kırma, çeşitli nedenlerle avukata güvensizliğin olması, giderlerin yüksek olması, avukatla temsil zorunluluğunun olmaması, meslek içi eğitim eksikliği nedeniyle avukatların donanımsızlığı, adliye içindeki ilişkilerin çeşitliliği karşısındaki durumunuz vb. daha birçok sorunu sıralamak mümkündür. Fakat bizler hiç bir zaman ümitsizliğe düşmeyerek, gücümüzün farkında olmalı ve mücadelemize devam etmeliyiz. Ancak bu şekilde sorunlarımızın üstesinden gelebiliriz." İfadelerini kullandı. - DORUK
Kütahya Barosu Başkanı Av. Ahmet ATAM, Avukatlık mesleğinin sorunları hakkında bilgiler verdi.  Baro Başkanı Av. Ahmet ATAM: "Avukatlık mesleği üzerinde birçok vasfı taşıyan çok yönlü bir meslektir. Bizler hem kamu hizmeti görürüz ve hem de serbest meslek erbabıyızdır. Bir avukat için ise önemli olan, mesleğin kamu hizmeti niteliğini  ön planda tutmaktır. Çünkü bizler bu işi bir infak ve iaşe kapısı olarak görmemeli ve hukukçu kimliğimizi ön planda tutarak mesleğin kamu hizmeti yönünü ön planda görmeliyiz. Fakat bunun içinde öncelikle ekonomik anlamda güçlü olunması gerekiyor olmakla birlikte, avukatlıkta başarıyı sadece “para kazanmak” olarak da algılamamak gerekir. Zira avukatlık mesleği, salt para kazanma arzusu ile yapılacak bir meslek değildir. Amaç bu ise, çok daha değişik ve rahat sahalar bulunabilir. Her söylemimizde hukukun üstünlüğü, demokratik hukuk devleti desek de, avukatlar da hayatlarını idame ettirmek, gerek kendileri gerekse bakmakla yükümlü olduğu aile fertlerinin ihtiyaçlarını karşılamak zorundadırlar. Bu amaçla da her yıl güncellenen Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi yayımlanır ve avukatlar bu asgari tarifedeki bedellerin altında ücretle iş yapamazlar, yapmamaları gerekir. Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır felsefesiyle de kazançları üzerinden vergi ödemek durumunda olan avukatların ekonomik sorunları hem kazanırken hem de kazancının vergisini öderken baş gösterir. Avukatlar, Gelir  Vergisi Kanunu kapsamında, serbest meslek kazançlarının vergilendirilmesine ilişkin kurallara tabi olmakla, bu faaliyet türü de sermayeden ziyade emek yoğun tarzda olmakla, diğer serbest meslek gruplarındaki gibi emtia giriş ve çıkışı fazlasıyla olmaz. Serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve faaliyetler katma değer vergisine tabidir. Bu kapsamda KDV oranının %18 olması da ekonomik yönden sıkıntı yaşatmaktadır. Öte yandan, Gelir Vergisi Kanunu incelendiğinde ticari kazançlara sağlanan indirim imkânları serbest meslek mensuplarına sağlanmamaktadır. Örneğin Gelir Vergisi Kanunu’nun 38/3.maddesinden serbest meslek mensuplarının yararlanamaması eşitsizliğe yol açmaktadır. Fazla gider ve neticesinde mahsup kalemi olmayan avukatların ifa ettikleri işin, özellikle savunmanın ve hak aramanın Anayasal bir hak olduğu gözetilirse, yine zorunlu ihtiyaç maddelerindeki KDV oranının %1 e kadar düştüğü düşünüldüğünde, kısaca CMK görevi diye isimlendirilen zorunlu müdafiliklere dahi %18 oranında bir KDV nin uygulanması apaçık bir adaletsizliktir.Aslında bunun zorunlu müdafilik ile sınırlı dahi tutulmaması gerekir. Çünkü savunulma, hak arama, belirttiğim gibi vatandaşın Anayasal ve zaruri bir hakkıdır. Savunma hakkı lüks değildir, zorunlu ihtiyaç olarak görülmelidir. Tabi avukatların sorunları sadece vergilendirmedeki adaletsizlik olmayıp; meslektaş dayanışmasının eksikliği, fakülte sonrası eğitim yetersizliği ve meslek bilincinin yetersizliği, haksız rekabet ve fiyat kırma,  avukata güvensizliğin olması, giderlerin yüksek olması, avukatla temsil zorunluluğunun olmaması, meslek içi eğitim eksikliği dolayısıyla avukatların donanımsızlığı gibi sıralayabiliriz. MESLEĞİNİN YARGIDAKİ KONUMU Yukarıda da değindiğim gibi, avukatlık bir kamu hizmetidir. Avukat, yargıda olmazsa olmaz savunma unsurunun temsilcisidir. Avukatlık mesleğinin hak arama özgürlüğünün bir parçası ve savunma hakkının olmazsa olmazı niteliği karşısında, salt ‘kamu hizmeti’ yürütüyor" olmasının yanında, yargı görevi de yapan bir meslektir. 5237 sayılı Tür Ceza Kanunu avukatı bir taraftan ‘kamu görevlisi’ olarak düzenlemiş iken, diğer yandan da 6. maddesinde avukatın hâkim-savcı gibi ‘yargı görevi yapan’ kimse olduğunu belirtmiştir.  Avukatın konumu, yasalarla tam olarak belirtilmesine rağmen uygulamada avukatın yargıda ötekileştirildiği görülmektedir. Şöyle ki bir avukat yargılanırken başka; avukata karşı, görevinden dolayı bir suç işlendiğinde ise farklı bir uygulama sergilenmektedir. Yasalarda, avukata karşı görevinden dolayı bir suç işlendiğinde, sözde hâkim savcılarla aynı kabul edilmesine rağmen, uygulamada bu durum avukatların aleyhine çalışmaktadır.  5237 sayılı TCK’nın avukatları “kamu görevlisi” ve “yargı görevi yapan” kişi olarak kabulü, 1136 Sayılı Yasanın 62. maddesindeki düzenlemeler ile TCK’daki kimi özel hükümler dolayısıyla, bir kısım suçlarda ‘kamusal hizmet’ yürüttükleri nedeniyle ‘memur gibi’ cezalandırılmaktadırlar. Yine aynı düzenlemeler uyarınca da ‘memur gibi’ sayılarak, avukatlara karşı işlenen suçlar ‘hâkimlere karşı işlenmiş’ kabul edilmek suretiyle uygulama yapılmıştır. Buna karşın, 5237 sayılı TCK ile avukatların görevleri dolayısıyla ‘kamu görevlisi’ olarak kabul edilmeleri sonucunda, artık özel kanunlardaki düzenlemelere ihtiyaç kalmaksızın, avukatların TCK gereği ‘kamu görevlisi kabul edilmesi gerekmiştir. Bu kabulün sonucu olarak, TCK’nda yer alan, ‘kamu görevlisi’ sıfatını fail veya mağdur yönünden düzenleyen tüm hükümler avukatlar için de uygulanır duruma gelmiş, bir taraftan avukatların yargı fonksiyonu içerisindeki ve toplum gözündeki yerini sözde güçlendirirken, Ceza Kanunu açısından, kamu görevini öngören ve bu nedenle daha ağır yaptırımlar taşıyan hükümleriyle karşı karşıya kalmıştır. Bunun yanı sıra, maalesef avukatlığı, yargılamaya yardımcı olan tamamlayan değil de, engelleyen bir öğe olarak da görenler vardır. Üzülerek belirtmek gerekir ki adeta suçun ve suçlunun ortağı, delilleri karartan, adaletin tecellisi değil de suçu kapatmaya çalışan bir çalışma içerisindeymişiz gibi görenler yok değildir. Bu şekilde algılanmasının sebeplerinin bir kısmını da meslektaşlarımızın kendinde araması gerektiğini düşünmekteyim. Zira birçok hukuk fakültesi ve buna bağlı olarak bilgi açısından yetersiz mezun sayısı, meslektaşlarımızın geçim sıkıntısı, dolayısıyla meslek kalitesinin düşmesi özellikle burada bahsedilen sorunun ana sebebi olmaktadır. Kimi meslektaşlarımız da profesyonelce davranmayıp, zaman zaman vekil olduğunu düşünmeksizin adeta iş sahibiyle kendisini özdeşleştirip avukatlık yapmak yerine kendilerini taraf yerine koymakta, savunma mesleğine zarar vermektedir. Evet, öğrenme, kendimizi geliştirme açısından amatör bir ruh taşımalıyız lakin elimizdeki dosyaya bakış açımız profesyonelce olmalı, davanın tarafı olmadığımızı unutmamalıyız. Bu da avukatlığın yargı içerisindeki algısını olumsuz etkilemektedir. Bu durum avukatlara olan güveni artırmak yerine avukatlık mesleğinin itibar kaybetmesine neden olmaktadır. HUKUK FAKÜLTELERİ - EĞİTİM VE AVUKATLIK SINAVI Hukuk fakültelerinin kurulması, alacağı öğrenci sayısı, taban puanı gibi konular, sıkı kurallara bağlanmalıdır. 100ʹün üzerinde Hukuk fakültesinin olması, her yıl 9.000 civarında avukatın aramıza katılıyor olması, şu anda 65.000 civarında hukuk fakültesi öğrencisinin olması ve sayıdaki müthiş artış, mesleki yeterliliği düşürmektedir. Sadece avukatlık mesleğinin için değil, hukuk fakültesi enflasyonunun hâkim savcılık mesleği açısından da yeterliliği düşürdüğü gözlemlenirse bu durum avukatların meslek sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Avukatlıkta da aynı mali müşavirlerdeki gibi, hiçbir şekilde, herhangi bir müdahalenin olamadığı bir staja başlama ve bitirme sınavının gerekliliği kaçınılmaz olmuştur. Avukatlık Sınavı, yukarıda anlatılan şartlar göz önüne alındığında meslek sorunlarının çözümlenmesi hamlelerinden önemli bir adım olacaktır. Mesleki yeterlilik ve itibar, yönetmeliği iyi hazırlanmış bir sınav yöntemiyle nispeten istenen bir düzeye getirilebilinir. SİLAHLARIN EŞİTSİZLİĞİ Yukarıda, avukatın da hâkim savcı ile birlikte yargı görevi yapan, yargının bir unsuru olduğundan bahsettim. Kural olarak, yargılamanın her aşamasında iddia ve savunma makamları arasında silahların eşitliği esastır. Silahların eşitliği ilkesi maalesef sözde kalmaktadır. Avukatlar, müvekkilleri lehine delil niteliğindeki bilgi ve belgelere ulaşmada sıkıntı yaşamaktadırlar. Cumhuriyet Savcılığında bir dosya inceleme talebimiz dahi o makamı işgal eden ve eşit silahlara sahip kabul edilen kişinin o anki ruh haline ve adeta keyfine kalmakta, yerli yersiz gizlilik kararları alınarak inceleme hakkımız bile engellenmektedir. Üzülerek belirtmeliyim ki, bazıları kendini yeryüzü tanrısı gibi görmekte, kişisel kaprislerini avukat üzerinde giderme çabasına girmektedir. Sınavın olmaması, hukuk fakültesini bitirmiş herkesin avukat olabilmesi nedeniyle mesleğin bir bakıma kolay elde edilmesi ve çok üzülerek söylüyorum “hiçbir şey olamazsa avukat olur” zihniyeti ki; fiili durum budur, onuruyla bu mesleği yapmaya çalışan bilgili, yetkin bir şekilde savunma makamını dolduranları iddia ve karar makamlarıyla devamlı bir çekişme haline sokmaktadır. CMK VE ZORUNLU MÜDAFİLİK Toplumun her kesiminden insanın adalete erişimini sağlamak, hak ve özgürlüğü ihlal edilen kişilerin bir avukatın hukuki yardımına ulaşabilmesinin sağlanabilmesi için iyi niyetli bir düşünce ile ortaya konulan ve kısaca CMK diye adlandırılan zorunlu avukatlık uygulaması, gerekli alt yapının hazırlanmamasının yanı sıra mali kaynak sıkıntısına maruz bırakılarak amacından uzaklaştığı gözlemlenmektedir. Görevlendirilen avukatlara ücret ve masraf ödemek için yeterli mali kaynak yokluğu sistemi adeta avukat için bir angarya durumuna getirmiştir. Asgari ücret tarifesini çok altında fiyatlandırılan zorunlu müdafilik, ödemelerin bir de zamanında yapılmaması eklenince başlı başına bir problem olmaktadır. Fakat üzülerek söylemek gerekirse; Henüz mesleğe yeni başlamış birçok genç meslektaşımız ekonomik sıkıntıdan dolayı bu duruma dahi zaruretten rıza göstermektedirler. Tabi avukatların sorunlarını sadece yukarıdaki başlıklarla sınırlı tutamayız. Örneğin 1 Haziran tarihi itibariyle Arabuluculuk müessesesi geliyor. Bence avukatlık mesleğinin genetiğine tamamen aykırı ve mesleği biraz daha öldürecek bir vakıadır. Meslektaş dayanışmasının eksikliği, fakülte sonrası eğitim yetersizliği ve meslek bilincinin yetersizliği, haksız rekabet ve buna bağlı fiyat kırma, çeşitli nedenlerle avukata güvensizliğin olması, giderlerin yüksek olması, avukatla temsil zorunluluğunun olmaması, meslek içi eğitim eksikliği nedeniyle avukatların donanımsızlığı, adliye içindeki ilişkilerin çeşitliliği karşısındaki durumunuz vb. daha birçok sorunu sıralamak mümkündür. Fakat bizler hiç bir zaman ümitsizliğe düşmeyerek, gücümüzün farkında olmalı ve mücadelemize devam etmeliyiz. Ancak bu şekilde sorunlarımızın üstesinden gelebiliriz." İfadelerini kullandı. - DORUK
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve dorukmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.