KÜSİDAP, Mısır'daki İdamları Protesto Etti

Güncel 28.02.2019 - 15:53, Güncelleme: 13.11.2023 - 06:33 4009+ kez okundu.
 

KÜSİDAP, Mısır'daki İdamları Protesto Etti

28 Şubat Postmodern darbenin 22. Yılında Ensar Vakfı Rüstem Paşa külliyesinde KÜSİDAP (Kütahya Sivil Toplum Kuruluşları Dayanışma Platformu) üyesi ASDER Kütahya İl Temsilciliği olarak basın açıklaması yapıldı.
28 Şubat darbe zihniyeti ile Mısır’daki idamları gündeme taşıyıp idamların durmasını dile getirmek adına, Zulmü durduramıyorsak Hiç olmazsa zulmü yapana karşı safımızı ilan etmek adına, Aynı zihniyete hizmet eden zalimlere karşı Ensar Vakfı Rüstem paşa külliyesinde KÜSİDAP platformu olarak yapılan basın açıklamasına platform üyeleri, AK Parti İl Başkanı Ali ÇETİNBAŞ, AK Parti Kütahya Milletvekilleri Ahmet TAN, Ceyda ÇETİN ERENLER, AK Parti Belediye Başkan Adayı Av. A. Sami KUTLU, Merkez İlçe Başkanı Muhterem KILIÇ ve davetliler katıldı. Türkiye’de darbeler döneminin en acı oluşumunun adıdır 28 Şubat diyen KÜSİDAP Platformu adına açıklama yapan Nazif KOCAÇOBAN: "  *    Toplamda kamu çalışanı her kesimden on binlerce devlet memurunun aile ve yakınlarıyla milyonlara yaklaşan mağdurlar kitlesi, *        Üniversitelerde eğitim hakkı gasp edilen başörtüsü kurbanı genç kızlar. *        Türk Silahlı Kuvvetlerinden, sırf eşleri başörtülü oldukları ve dini hayatını yaşamaya kararlı oldukları için; re’sen emekli edilen, istifaya zorlanan veya hayatının baharında askeri okullardan mezuniyetlerine ramak kala atılan binlerce öğrenci, *        Yeşil sermaye diyerek fişlenen, İslami sermaye kuruluşları ve Müslüman iktisadi teşebbüsleri… Niçin darbe geleneği oluşmuştu ülkemizde? Türkiye Cumhuriyeti öncesinde bile, padişahı azletmek şeklinde tezahür eden nice darbe girişimi var! Bürokratik kadroların, meşru yönetimden mesul olan makamın (padişah, başbakan vb) icraatını beğenmeyip, meşruiyetini önemsemeden cebir ve silah zoruyla iktidarı alaşağı etmesi darbedir. Cumhuriyet sonrası demokrasi prensibiyle hayata geçirilen parlamenter sistem ve çok partili siyasi hayat, her seçim döneminde çoğunluk ya da koalisyon şeklindeki hükümet formülleri, 1960 yılından itibaren her on yılda bir cuntacılar eliyle askeri darbeler milletin kaderi olmaya başlamıştı… Silahlı güç her zaman son söz sahibi gibiydi… Halbuki demokratik parlamenter sisteme göre yönetilen, hukukun üstünlüğünü esas alan Cumhuriyet yönetim sistemi, tüm seçim vaadlerinde ve modern yönetim biçimlerinin anlatıldığı her mahfilde; TC devletinin, çoğunluğun tercihi doğrultusunda yönetildiği övünçle anlatılıyordu. Ancak sessiz çoğunluğun iktidara getirdiği yönetim, maalesef laiklik bahanesiyle meşru hükümet olmasına rağmen görevden alınabiliyordu. 1960, 1971, 1980 darbelerinden sonra, 1997 yılı 28 Şubatında (görünürde silah kullanılmadan, korkutma ve faaliyetini kısıtlama şeklinde mevcut koalisyon hükümetinin istifaya zorlanması ve koalisyon protokolü gereği küçük ortak olan parti liderinin başbakanlığı devralması gerekirken, Cumhurbaşkanı eliyle (28 Şubat post-modern Darbeciler zoruyla) seçimde üçüncü sırada yer alan bir partinin hükümet kurmakla görevlendirilmesi şeklinde kaosa dönüşmüştü. Mecliste çoğunluğu sağlayamayan partilerin anlaşarak koalisyon kurup oluşturdukları ve en küçük bir anlaşmazlık sonrası “gensoru” ile demokratik usullerle düşürülen onca hükümetle, yaklaşık beş yıl ülkemizin parası pula döndürülmüş, enflasyon tarihi rekorlara imza atmış, askeri silah kaynaklarımız heba edilmiş, bankalarımız hortumlanmıştır. 2002 yılında kurularak ilk genel seçimde tek başına iktidara gelen ve 4 dönemdir halen yönetime devam eden mevcut hükümetimizin; ekonomi başta olmak üzere başarı sağladığı pek çok alan olmasına rağmen, Milli eğitim, Tarım ve Adalet konusunda yetersiz kaldığı alanlar malumdur. Bugünkü toplanma sebebimiz; 28 Şubat Post-modern darbesinin devam eden olumsuz etkileri ve 22 yıldır hapislerde yatan yüzlerce mağdur ve yakınlarının çektikleri zulümün sonlandırılmasıdır. Zira o mazlumları “brifingli yargı”larla düzmece deliller toplatıp mahkum ettiren, darbeci ve hukukçuların pek çoğu, 15 Temmuz sonrası ihanete bulaşmak sebebiyle yargılanmış, bazıları da ülkeyi terketmişlerdir. Hal böyle iken kendileri ihanet içinde bulunanların mahkum ettikleri mazlumların, acilen yeniden yargılanıp hakettikleri özgürlüklerine kavuşturulmaları gerekmektedir.!!! 28 Şubattan 20 yıl sonra bile, artık darbe olmaz denildiği zamanda cüret edilen 15 Temmuz ihanetinin bile şaşkınlığı silinememişken, başka darbelere hayat vermemek için, 28 Şubat darbesinin sorumlularının mutlaka yargılanıp cezalandırılması şarttır. Ayrıca, mesleklerinden “irtica” yaftasıyla uzaklaştırılan; asker, eğitimci, sağlık vb. kamu çalışanı için, geçmiş zamanda çıkarılmaya çalışılan kısmi af yasalarının pansuman tedavisi seviyesinde kaldığı yaşayanlar tarafından malumdur. İnsan hakları bağlamında, yıllardır yaşanmakta olunan hak kayıplarının iadesi ve “Devlet-Millet” barışması anlamını taşıyacak yasal düzenlemelerin de tamamlanması gerekmektedir.!!! Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin, referandum öncesi anlatılan faziletlerinin, ACİLEN HAYATA GEÇİRİLMESİ Tüm 28 Şubat mağdurları adına TALEBİMİZDİR. Darbelerin arka planında daima dış güçler olagelmiştir. İkinci dünya savaşı sonrasında, dünyaya hakim olma savaşı veren süper devletler; aralarında savaşmadan paylaştıkları dünya coğrafyasına hakim olmak için, son elli yıldır psikolojik harp tekniklerini uygulamaktadırlar. Ülkeleri içeriden anarşi ya da yandaş yöneticilerle ele geçirip kendilerine bağımlı hale getirerek, yeraltı kaynaklarını ve tabii güzelliklerinin kullanımını ele geçirmektedirler. Üçüncü dünya ülkeleri dedikleri fakir ya da yeterli kalkınmasını sağlayamamış ülkeler için BM beşlisi denilen çete, emperyal hedefleri için birbirlerinin yaptıkları işgal ve psikolojik harp uygulamalarına göz yumarak, mazlum devletler ve milletleri sömürmeye devam ediyorlar. İslam ümmetinin çoğunluğu maalesef bu üçüncü dünya ülkeleri safında yer aldığı ve topraklarının petrol ve daha başka geleceğin teknolojisinde çok önemli yer tutacak kritik madenlere sahip olduğu için, sürekli iç karışıklık, terör veya satılmış devlet adamları eliyle bu zulme maruz kalmaktadırlar. Arap baharı adıyla başlattıkları fırtınanın en şiddetli estiği ülkelerden olan Mısır’da çifte standartlı demokrasi tuzağıyla, maalesef piyon bir asker ile darbe yaptırıp, seçilmiş Cumhurbaşkanı Mursiyi devirmiş ve ekibiyle hapiste tutmaktadırlar. Yedi yıldır yüzlerce “Müslüman Kardeşler” üyesi idam edilmiştir. Son olarak geçen hafta yine 9 kişinin daha idam edilmesiyle, Suriye ve Yemen’deki gün be gün devam eden savaş hali nedeniyle kanıksanmaya başlayan Mısır darbesi, İslam ülkelerinde yeniden infiale sebep olmuştur. Bizler de bu zulmü şiddetle lanetliyoruz..! Dünya ülkeleri darbe yasalarıyla yönetilen Mısır’a asla gerçek demokrasi getirmeyeceklerdir. Rabia platformu adıyla Türkiye’de de sürekli dikkat çekilen bu zulmün sonlandırılmasını, din kardeşlerimizin batılılar tarafından, üstünlüğü hikaye edilen demokrasi oyununu gerçek anlamda kurgulamasını talep ediyoruz. Dünya 5 ten büyüktür. Eninde sonunda zalimler hak ettikleri cezayı çekeceklerdir. İlahi adalet mutlaka yerini bulacaktır. Allah dini uğrunda şehadete kavuşan kardeşlerimize rahmet eylesin. Alem-i İslamın ittihadına bütün şehitlerimizi bedel kılsın inşallah." Dedi. - DORUK
28 Şubat Postmodern darbenin 22. Yılında Ensar Vakfı Rüstem Paşa külliyesinde KÜSİDAP (Kütahya Sivil Toplum Kuruluşları Dayanışma Platformu) üyesi ASDER Kütahya İl Temsilciliği olarak basın açıklaması yapıldı.

28 Şubat darbe zihniyeti ile Mısır’daki idamları gündeme taşıyıp idamların durmasını dile getirmek adına, Zulmü durduramıyorsak Hiç olmazsa zulmü yapana karşı safımızı ilan etmek adına, Aynı zihniyete hizmet eden zalimlere karşı Ensar Vakfı Rüstem paşa külliyesinde KÜSİDAP platformu olarak yapılan basın açıklamasına platform üyeleri, AK Parti İl Başkanı Ali ÇETİNBAŞ, AK Parti Kütahya Milletvekilleri Ahmet TAN, Ceyda ÇETİN ERENLER, AK Parti Belediye Başkan Adayı Av. A. Sami KUTLU, Merkez İlçe Başkanı Muhterem KILIÇ ve davetliler katıldı.

Türkiye’de darbeler döneminin en acı oluşumunun adıdır 28 Şubat diyen KÜSİDAP Platformu adına açıklama yapan Nazif KOCAÇOBAN:

"  *    Toplamda kamu çalışanı her kesimden on binlerce devlet memurunun aile ve yakınlarıyla milyonlara yaklaşan mağdurlar kitlesi,

*        Üniversitelerde eğitim hakkı gasp edilen başörtüsü kurbanı genç kızlar.

*        Türk Silahlı Kuvvetlerinden, sırf eşleri başörtülü oldukları ve dini hayatını yaşamaya kararlı oldukları için; re’sen emekli edilen, istifaya zorlanan veya hayatının baharında askeri okullardan mezuniyetlerine ramak kala atılan binlerce öğrenci,

*        Yeşil sermaye diyerek fişlenen, İslami sermaye kuruluşları ve Müslüman iktisadi teşebbüsleri…

Niçin darbe geleneği oluşmuştu ülkemizde?

Türkiye Cumhuriyeti öncesinde bile, padişahı azletmek şeklinde tezahür eden nice darbe girişimi var!

Bürokratik kadroların, meşru yönetimden mesul olan makamın (padişah, başbakan vb) icraatını beğenmeyip, meşruiyetini önemsemeden cebir ve silah zoruyla iktidarı alaşağı etmesi darbedir.

Cumhuriyet sonrası demokrasi prensibiyle hayata geçirilen parlamenter sistem ve çok partili siyasi hayat, her seçim döneminde çoğunluk ya da koalisyon şeklindeki hükümet formülleri, 1960 yılından itibaren her on yılda bir cuntacılar eliyle askeri darbeler milletin kaderi olmaya başlamıştı… Silahlı güç her zaman son söz sahibi gibiydi… Halbuki demokratik parlamenter sisteme göre yönetilen, hukukun üstünlüğünü esas alan Cumhuriyet yönetim sistemi, tüm seçim vaadlerinde ve modern yönetim biçimlerinin anlatıldığı her mahfilde; TC devletinin, çoğunluğun tercihi doğrultusunda yönetildiği övünçle anlatılıyordu. Ancak sessiz çoğunluğun iktidara getirdiği yönetim, maalesef laiklik bahanesiyle meşru hükümet olmasına rağmen görevden alınabiliyordu. 1960, 1971, 1980 darbelerinden sonra, 1997 yılı 28 Şubatında (görünürde silah kullanılmadan, korkutma ve faaliyetini kısıtlama şeklinde mevcut koalisyon hükümetinin istifaya zorlanması ve koalisyon protokolü gereği küçük ortak olan parti liderinin başbakanlığı devralması gerekirken, Cumhurbaşkanı eliyle (28 Şubat post-modern Darbeciler zoruyla) seçimde üçüncü sırada yer alan bir partinin hükümet kurmakla görevlendirilmesi şeklinde kaosa dönüşmüştü. Mecliste çoğunluğu sağlayamayan partilerin anlaşarak koalisyon kurup oluşturdukları ve en küçük bir anlaşmazlık sonrası “gensoru” ile demokratik usullerle düşürülen onca hükümetle, yaklaşık beş yıl ülkemizin parası pula döndürülmüş, enflasyon tarihi rekorlara imza atmış, askeri silah kaynaklarımız heba edilmiş, bankalarımız hortumlanmıştır.

2002 yılında kurularak ilk genel seçimde tek başına iktidara gelen ve 4 dönemdir halen yönetime devam eden mevcut hükümetimizin; ekonomi başta olmak üzere başarı sağladığı pek çok alan olmasına rağmen, Milli eğitim, Tarım ve Adalet konusunda yetersiz kaldığı alanlar malumdur. Bugünkü toplanma sebebimiz; 28 Şubat Post-modern darbesinin devam eden olumsuz etkileri ve 22 yıldır hapislerde yatan yüzlerce mağdur ve yakınlarının çektikleri zulümün sonlandırılmasıdır. Zira o mazlumları “brifingli yargı”larla düzmece deliller toplatıp mahkum ettiren, darbeci ve hukukçuların pek çoğu, 15 Temmuz sonrası ihanete bulaşmak sebebiyle yargılanmış, bazıları da ülkeyi terketmişlerdir. Hal böyle iken kendileri ihanet içinde bulunanların mahkum ettikleri mazlumların, acilen yeniden yargılanıp hakettikleri özgürlüklerine kavuşturulmaları gerekmektedir.!!!

28 Şubattan 20 yıl sonra bile, artık darbe olmaz denildiği zamanda cüret edilen 15 Temmuz ihanetinin bile şaşkınlığı silinememişken, başka darbelere hayat vermemek için, 28 Şubat darbesinin sorumlularının mutlaka yargılanıp cezalandırılması şarttır.

Ayrıca, mesleklerinden “irtica” yaftasıyla uzaklaştırılan; asker, eğitimci, sağlık vb. kamu çalışanı için, geçmiş zamanda çıkarılmaya çalışılan kısmi af yasalarının pansuman tedavisi seviyesinde kaldığı yaşayanlar tarafından malumdur. İnsan hakları bağlamında, yıllardır yaşanmakta olunan hak kayıplarının iadesi ve “Devlet-Millet” barışması anlamını taşıyacak yasal düzenlemelerin de tamamlanması gerekmektedir.!!!

Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin, referandum öncesi anlatılan faziletlerinin, ACİLEN HAYATA GEÇİRİLMESİ Tüm 28 Şubat mağdurları adına TALEBİMİZDİR.

Darbelerin arka planında daima dış güçler olagelmiştir. İkinci dünya savaşı sonrasında, dünyaya hakim olma savaşı veren süper devletler; aralarında savaşmadan paylaştıkları dünya coğrafyasına hakim olmak için, son elli yıldır psikolojik harp tekniklerini uygulamaktadırlar. Ülkeleri içeriden anarşi ya da yandaş yöneticilerle ele geçirip kendilerine bağımlı hale getirerek, yeraltı kaynaklarını ve tabii güzelliklerinin kullanımını ele geçirmektedirler. Üçüncü dünya ülkeleri dedikleri fakir ya da yeterli kalkınmasını sağlayamamış ülkeler için BM beşlisi denilen çete, emperyal hedefleri için birbirlerinin yaptıkları işgal ve psikolojik harp uygulamalarına göz yumarak, mazlum devletler ve milletleri sömürmeye devam ediyorlar. İslam ümmetinin çoğunluğu maalesef bu üçüncü dünya ülkeleri safında yer aldığı ve topraklarının petrol ve daha başka geleceğin teknolojisinde çok önemli yer tutacak kritik madenlere sahip olduğu için, sürekli iç karışıklık, terör veya satılmış devlet adamları eliyle bu zulme maruz kalmaktadırlar.

Arap baharı adıyla başlattıkları fırtınanın en şiddetli estiği ülkelerden olan Mısır’da çifte standartlı demokrasi tuzağıyla, maalesef piyon bir asker ile darbe yaptırıp, seçilmiş Cumhurbaşkanı Mursiyi devirmiş ve ekibiyle hapiste tutmaktadırlar. Yedi yıldır yüzlerce “Müslüman Kardeşler” üyesi idam edilmiştir. Son olarak geçen hafta yine 9 kişinin daha idam edilmesiyle, Suriye ve Yemen’deki gün be gün devam eden savaş hali nedeniyle kanıksanmaya başlayan Mısır darbesi, İslam ülkelerinde yeniden infiale sebep olmuştur. Bizler de bu zulmü şiddetle lanetliyoruz..! Dünya ülkeleri darbe yasalarıyla yönetilen Mısır’a asla gerçek demokrasi getirmeyeceklerdir. Rabia platformu adıyla Türkiye’de de sürekli dikkat çekilen bu zulmün sonlandırılmasını, din kardeşlerimizin batılılar tarafından, üstünlüğü hikaye edilen demokrasi oyununu gerçek anlamda kurgulamasını talep ediyoruz. Dünya 5 ten büyüktür. Eninde sonunda zalimler hak ettikleri cezayı çekeceklerdir. İlahi adalet mutlaka yerini bulacaktır. Allah dini uğrunda şehadete kavuşan kardeşlerimize rahmet eylesin. Alem-i İslamın ittihadına bütün şehitlerimizi bedel kılsın inşallah." Dedi. - DORUK

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve dorukmedya.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.