Zafertepe’nin bir ucundan güneş gibi sapsarı rengiyle her sabah kucaklar bizleri sevgili okulumuz. Bir anne şefkatiyle açar kapılarını sakin sakin. Evimizde bir odamızdan diğerine geçiyor kadar rahat hissederiz kendimizi. Öylesine sıcak, öylesine samimi... Okul kantinimizse, bir mutfak misali ağırlar her gün bizleri. Ağırbaşlı bir aile büyüğü edasıyla her basamak ayrı ayrı fısıldar bizlere öğütlerini; Kâh ‘’Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden’’, der; Kâh ‘’Dönülmez akşamın ufkundayız’’, diyerek hüzünlendirir bizleri. Okulumuzun ilk katından geçerken hazırlık sınıflarımızın bulunduğu şubeler yabancı diyarlarda htirir bizleri, çünkü artık yabancı dil; yemek içmek kadar gereklidir dünyaya açılabilmemiz için. İkinci kata gelince, yıllar yıllar öncesine seyahatler yaparız tarihimizde iz bırakan o icatlara dokunarak bir bir. Ya bir daktilonun üzerinde gezer parmaklarımız, ya da eski bir plağa bakarken yaşarız geçmiş günleri yeniden. Üçüncü kata çıktığımızda Tarih Sokağımız olanca heybetiyle karşılar bizleri. Sultan Alparslan sanki hep bizimleymiş gibi bembeyaz atıyla fısıldar zaferle dolu mazideki günleri. Dördüncü kata, ruhları derinden derine, nazik nazik okşayan bir ilkbahar yeli kadar cömert Edebiyat Sokağımıza çıktığımızda ise Çoban Çeşmesi selamlar bizi. Kana kana suyundan içerken Faruk Nafiz’in Çoban Çeşmesi dizelerini söyleriz gizli gizli. Sağ ve sol duvarlarımızda edebiyatımızda iz bırakan büyük insanların resimleri ve eserleri karşılar bir ev sahibiyle bizleri. ‘’İşte biz sizlere bunları bıraktık unutmayın’ ’diyorlar her biri. Biraz soluklanalım dersek ‘’OKU’’ dolabındaki ve duvarlardaki kitaplar arkadaşlık eder gizli gizli. Ardından, bizleri renkli dünyalara yolcu eden kitaplarımızın bulunduğu geniş kütüphanemiz karşılar tüm mütevaziliğiyle. Ve başımızı kaldırıp ‘’Okuma Keyfi’ ’bölümüne adım attığımızda, Âlemlerin Rabbinin, bizlere iki cihanda en büyük rehber olması için, Kâinatın Efendisi’ne indirdiği Kur’an-ı Kerim’in ilk ayetini görürüz.

‘’Oku! Yaradan Rabbinin adıyla oku!’’ Ve sınıflarımız, bizleri geleceğe taşıyan bilgi yuvalarımız ve tabii ki fedakâr öğretmenlerimiz… Bizler onlarla beraber durmadan çalışıp ilerlemekteyiz. Çünkü her sabah sıralarımıza oturup ellerimize kalemlerimizi alınca, başlarımızı kaldırıp duvarımızın en üstünde asılı duran o Büyük Önder Atatürk’e bakarken, şu sözleri dökülür dudaklarımızdan: ‘’Gelecek, çalışkan olanlarındır.’’ İşte bu azim ve kararlılıkla sorumluluklarımızın bilincine varırız. Gerek TÜBİTAK yarışması bölge birinciliğimizle, gerek il çapında yapılan yarışmalarda kazanılan derecelerle ve gerekse Türkiye derecelerimizle, aynı zamanda sporun farklı dallarında kazandığımız ödüllerimizle bu başarılarımızı taçlandıran, aklını ve kalbini aynı çizgide yürüten, damarlarındaki asil kanın hakkını vermek için durmadan, yorulmadan çalışan kocaman bir aileyiz biz. 36 öğretmenimiz, okul müdürümüz ve idarecilerimiz bir aile sıcaklığı vererek korur ve kollar hepimizi. Zaman su gibi akıp giderken mezun olma vaktimiz gelince, tıpkı evladının mürüvvetini gören anne babalar gibi hüzünlü ve bir o kadar da gururludur öğretmenlerimizin gözleri. Böylelikle, nice hayallerle ‘’Okumak özgürlüktür’’, diyerek başladığımız bu yolculuğu, ‘’Her hedef bir hayal ile başlar’’ ,çizgisinde sonlandırır, asla kopmayacak güçlü bağlarımızla tüm hatıralarımızı kalbimizin en güzel sandıklarında saklarız ömrümüz boyunca.

Ezgi BARAN

Sosyal Bilimler Lisesi Mezunu

Hacettepe Üniversitesi Türk Dili ve Edb. Böl. Öğrencisi